• DOLAR
  • EURO
  • ALTIN
  • BIST
Sadık USTA
Sadık  USTA
sadikusta@yandex.com
Tanrı inancı, bilimsel düşünceye engel mi?
  • 0
  • 729
  • 18 Mayıs 2019 Cumartesi
  • 1 Puan2 Puan3 Puan4 Puan5 Puan
  • +
  • -
  • Tanrı İnancı Bilimsel Düşünmeye Engel mi?
  • Tanrı Neden Korkutucu Sıfatlara Sahip Olmamalı?
“Tanrının hikmetine erişmek, Yaratıcıyı bilmek, her şeyin sebebinin O olduğunu idrak etmek; cömertliğin, hikmetin, iyiliğin, adaletin ve evrenin mükemmel işleyen düzeninin O’ndan kaynaklandığını düşünmek; O’na layık olmak ve O’na erişmek ve O’nunla bütünleşmek…”
Büyük Türk filozofu Farabi, filozofun amacını şöyle tarif eder:
“Filozofun amacı, insanın gücü ölçüsünde Yaratıcı’ya benzemektir. O’nun Bir’liğini keşfetmektir. O’nun her şeyin yaratıcısı olduğunu kavramaktır.” 
Peki “her şeyin kaynağının Tanrı olduğunu, her bilginin O’ndan sorulduğunu, filozofun amacının da O’na ulaşmak ve O’na benzemek olduğunu” söylemek ve düşünmek insanı edilgen ve iradesiz kılar mı ya da düşünsel anlamda kötürümleştirir mi?
Bütün bu görüşleri, tanımları ve ifadeleri bugünden, yani aydınlanmış ve gelişmiş insanın bakış açısıyla değerlendirince, geçmiş filozofların bu yaklaşımlarıyla insan bilincini ve iradesini körelttiklerini ve zihinsel çabayı dumura uğrattıklarını düşünebiliriz.

Peki gerçek böyle mi? Tam değil…

10. yüzyıl filozofları, mevcut olan her şeyin kaynağının Tanrı olduğunu söylerken, insan iradesini yadsımayı kesinlikle düşünmüyorlardı. Onlar evrenin yaratıcısının yüce bir güç olduğunu hem de mükemmel işleyen bir yasayla her şeyi düzenlediğini fakat bu yasaların keşfedilmesinin hem mümkün hem de insanın temel uğraşı olduğunu düşünüyorlardı.

Mutezile akımı olsun, el-Kindi, Farabi ve İbn Sina olsun akla önem veren ekoller ve filozoflar, insanın temel gayesini “Tanrıya erişmek” olarak tarif ederken, aslında bununla Tanrı’da merkezileşmiş olan evrensel bilgiye ulaşmak olarak düşünüyorlardı. Tanrı mutlak bilginin kaynağıydı; Tanrı iyiliğin, cömertliğin, sadeliğin ve ezeli olanın kaynağıydı. Dolayısıyla Farabi’nin ifadesiyle “Tanrıya erişme çabası” aynı zamanda mutlak bilgiye ulaşmayı veya Tanrılaşmayı da kendi içinde ifade ediyordu.
Mutezile akımı ve ondan etkilenen akılcı filozoflar, “Tanrı’nın en büyük iyiliğinin, insana, onun en önemli nimeti olan aklı vermek olduğunu” ileri sürüyorlardı. Akıl, sadece günlük yaşamı (siyaset, ekonomi, kültürel hayatı, evlilik, inanç dünyasını vb.) düzenlemenin değil aynı zamanda Tanrı’ya erişmeninin de yegâne aracıydı. O halde insanoğlu aklını kullanarak ve iradesini konuşturarak hayatını düzenleyebilir, canlılar ve cansızlar alemini kendi amaç ve ihtiyaçlarına tabi kılabilir; değişebilen ve dönüştürülebilen cismani varlıklara (ay-üstü gezegenlere müdahale imkansızdı) gerektiğinde müdahale edebilirdi. Akıl bunun için vardı.
.
Aynı şekilde Mutezile ve akılcı filozoflar, dogmatik/bağnaz İslami görüşlerin aksine (hatta Kur’an’daki ayetleri yadsırcasına) Tanrı’nın olumsuz bir sıfata sahip olmayacağını, yani onun “eziyet eden”, “kahreden”, “zulme uğratan”, “hesap soran”, kısacası “cezalandıran”, değil, fakat saf iyilik olarak “tarifsiz”, “delilsiz” ve “insani sıfatlardan azade” olduğunu vurguluyorlardı ve bununla da bir bakıma onu evrendeki bütün fiillerden soyutlamış oluyorlardı.
.
Dolayısıyla aklıcı filozoflar (Kindi, Farabi, İbn Sina vb.) Tanrı’nın hikmetine erişmeyi, soyut ve insan iradesini körelten mistik bir söylem olarak değil, aksine somut ve etkin bir eylem olarak düşünüyorlardı. Onlara göre Tanrı’yı bilmek ve O’nun hikmetine erişmek evren, toplum ve doğa hakkında düşünmek, aklı kullanarak bilgi sahibi olmak, maddeyi dönüşüme uğratarak hayata ve doğaya müdahelede bulunmak, bilim yapmak ve bilimi insanlık yararına kullanmak olarak anlıyorlardı.
.
O günün filozofları, bilginin kaynağını Tanrı’da görürken, aynı zamanda o bilgiye sahip olmayı da Tanrı’ya yakınlaşmak olarak algılıyor ve ona göre vaziyet alıyorlardı. Tanrı vurgusu ne insan iradesinin yadsınmasıydı ne de bilimsel çabanın önünde bir düşünsel engeldi. Böyle olsaydı, buna en çok vurgu yapan bilim adamların ve filozofların, dönemlerinin en yetkin bilim adamları ve filozofları olmaları mümkün olmazdı.

Kaynak:

https://sadikusta.com.tr

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • YENİ
  • YORUM
Yazarlar tarafından sitede yayınlanan tüm yazılar, resimler ve videolar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir.