Endülüs 10. yüzyılda dünyanın en gelişmiş bölgesiydi. Şehirlerin meydanları ve yolları taştan döşeli, caddeler geceleri ışıklandırılırdı. Dışardan getirtilen suyla hem hamamlar şenlenir hem de bahçeler sulanırdı.

Kütüphaneleri dillere destandı. Kordoba kütüphanesinde 400 bin cilt kitap bulunurdu. III. Abdurrahman ve II. el-Hakim, eğitim dünyasında nadir bulunan felsefi ve bilimsel kitapları elde etmek için Bağdat ve İstanbul’a elçiler gönderir, altın ağırlığıyla kitaplar satın aldırırlardı.

Hıristiyan komşu ülkelerin doktor, mimar, terzi ve hatta şarkıcı ihtiyaçları da buradan karşılanırdı. Kordoba üniversite ve kütüphanesinin yanı sıra sahafları ve kitap mezatlarıyla da ünlüydü. Şimdi kitabın ne kadar önemsendiğine dair bir anekdot şöyle:

“Kordoba’dayken çok önemsediğim bir kitabı elde etmek için sıklıkla kitap mezatına uğrardım. Yine böylesi bir günde tam aradığım kitabı bulmuştum ki karşıma zorlu bir rakip çıktı. Adam kitabın fiyatını sürekli yükseltince (artık kitabın gerçek fiyatının da çok çok üstüne çıkmıştı) tellalın yanına gidip durumumu anlattım ve bu kitaba mutlaka sahip olmam gerektiğini ve kimin bu kadar ısrarla fiyatı artırdığını sordum. O da beni fiyatı artıran çok düzgün kıyafetli beyefendinin yanına götürdü. Ona kitabın içeriğinin beni çok ilgilendirdiğini fakat kitabın şu anda bile fiyatının, normalin kat be kat üstüne çıktığını, eğer kitap kendisine ilmi açıdan çok lazımsa, onu severek kendilerine bırakacığımı söyledim. O ise bana, ‘hayır kitabın içeriği beni ilgilendirmiyor. Dostlarımı ağırladığım salondaki kütüphanemi bu türden kitaplarla doldurdum. Şimdi bu kitap da hem kalınlık hem de güzellik bakımından raftaki boşluğa denk gelecek niteliklere sahip. Allahla şükürler olsun ki varlıklı biriyim ve bu kitabın fiyatının da ne kadar olduğunu doğrusu bilmiyorum’ dedi.”

Bir yüz yıl sonraki muktedirler, sapkın görüşlü yazarlara (Gazali de bunlara dahil edilmişti), ait oldukları gerekçesiyle birçok bilimsel ve felsefi eseri Kordoba kütüphanesinden ayıklamış ve meydanda yakmışlardı.

İşte tarih böyledir…

Endülüs’te de durum buydu. 🙂


Sadık USTAhttps://sadikusta.com.tr/