Bugün 19 Kasım Dünya Tuvalet Günü…
Birleşmiş Milletler, 2013 yılında ilan ettiği günle herkesin sağlıklı tuvalete ulaşmasını amaçlıyor. Dünyanın bir köşesinde normal karşılanan tuvalet alışkanlıkları ise bir başka yerdekileri çok şaşırtabiliyor.
Çok sayıda Batı ülkesinde, tuvalette temizlenme yönteminin, yıkanmak yerine silinmek olması dünyanın birçok yerindekileri hayrete düşürüyor.
Su, kağıttan daha iyi temizliyor.
Tuvalette suyla temizlenmeyi tercih edenler şu soruyu soruyor:
“Elinize bulaşan çikolatalı pudingi sadece peçeteyle mi temizlerdiniz?”
Ayrıca tuvalet kağıtları, antik Yunanların kullandığı seramik parçaları ya da Amerika’ya ilk ulaşan Avrupalıların kullandığı mısır koçanları kadar sert olmasa da, suyun en yumuşak kağıttan bile daha az aşındırıcı olduğu kesin.
Birçok ülkenin vatandaşları, çok uzun süredir tuvalete yaptıkları ziyaretleri suyla sonlandırıyor.
Ayrıca bu durum sadece Batılı olmayan ülkeler için geçerli değil. Dünyaya “bide” kelimesini armağan edenler Fransızlar.
Bideler, Fransa’da artık giderek gözden düşse de, örneğin İtalya ve Arjantin’de hala yaygın.
ABD ve İngiltere de dahil dünyanın büyük kısmı ise hala tuvalet kağıtlarına bağımlı.
Mimari tarihçisi Barbara Penner “Tuvalet” adlı kitabında, bu iki ülkenin “çağdaş tuvalet kültüründe diğer ülkeler kıyasla en büyük etkiyi yaptığını” söylüyor.
Aslında, Anglo-Amerikan tuvalet eğilimleri, 1920’lerde o kadar yaygınlaştı ki “hijyen emperyalizmi” adı verilmeye başlandı.
Ancak suyla temizlik, İslami öğreti temizlik için su kullanımı tavsiye ettiğinden, çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu ülkelerde hala tercih edilen yöntem.
Su mu, kağıt mı tartışmasıyla yakından ilgilenen biri de, tuvalete karşı kültürel ve tarihi tutumları araştıran, Avusturalya hükümetinden proje müdürü Zul Othman.
Othman’ın araştırması, bazı Müslüman Avusturalyalıların Batı tarzı tuvaletlere adapte olduklarını ve hem tuvalet kağıdı hem de ya bir maşrapa ya da tuvaletlerin hemen yanına duşlar koyduklarını gösteriyor.
Ancak bu temizlik anlayışı, sadece Müslümanlarla da sınırlı değil.
Mumbaili veri mühendisi Ashtha Garg, son iki yıldır San Fransisco‘da yaşıyor ve tuvaletine bir tas alabilmek için aramadık yer bırakmadığını anlatıyor ve nihayetinde aradığını, bir Hintlinin dükkanında bularak şöyle diyor:
“Bazı Hintliler, tuvale kağıdına uyum sağlamış, ancak benim gibi bir çoğu, hala suyu tercih ediyor… ABD’de bir Hintli arkadaşımı her ziyaret ettiğimde, tuvaletinde ya bir plastik su şişesi ya da maşrapa olduğunu bilirim.”
Bu arada Othman, Batılıların hep bir tür kağıt kullanma ısrarının kendisini şaşırttığını anlatıyor. İngiltere’nin Sheffield kentinde tuvalet kağıdı biten bir sınıf arkadaşı, sonunda 20 sterlinlik bir banknotla temizlenmiş.
Müzisyen Kaiser Kuo da ikili bir çözüm benimsemiş.
3 yıl önce Pekin’den ABD’ye taşındığında, çoğu yeni gelen gibi bazı Çinli alışkanlıklarını korumuş ve ABD’de yeni alışkanlıklar edinmiş.
Çocuklarının, yılda kişi başına 141 adet tuvalet kağıdıyla, bu alanda dünyanın en büyük tüketicisi olan ABD’de ne kadar çok tuvalet kağıdı kullandığına şaşırmış.
Ashtha Garg da tuvalet kağıdını kafa karıştırıcı bulmuş. “Klozete atıp atmayacağımı bilemedim” diyor.
Maliyeti ve çevreye verdiği zarara ek olarak, “Tuvaletleri tıkıyor. Her dört tuvaletin birinde tesisat sorunu var gibi geliyor bana” diye de ekliyor.
Kuo’nun ailesi şimdi daha az tuvalet kağıdı kullanıyor ve bunu klozete atılabilen ıslak mendiller takip ediyor.
Kuo’nun ailesi, tuvalet alışkanlıkları konusundaki bir başka bölücü soruda da, oturmak mı, çömelmek mi konusunda da orta yolu bulmuş.
Her iki tipte tuvalet de Han Hanedanı döneminde (M.Ö 206-M.S 229) kullanılmış. Çin’de bu konuda bölgesel farklılıklar olsa da, şu anda ülke genelindeki umumi tuvaletlerde çömelmek hakim.
Bugün bile, dünyanın üçte ikisinin çömeldiği tahmin ediliyor.
Ancak birçok Batılı, “porselen tahttan” daha mantıklı ve faydalı bir modele karşı direnmeyi sürdürüyorlar.
Anatomik olarak çömelmek daha iyi ve açı dışkının daha rahat çıkışını sağlıyor.
Bağırsak hareketleri daha hızlı oluyor ve daha az ıkınılıyor.
Ayrıca çömelmenin birçok yararı da var. Yaşlı Çinlilerin gücü ve esnekliği genç beyazları utandıracak düzeyde olabiliyor.
Amerikalılar için ise tuvalette geçirilen uzun süre bir tür eğlence oldu.
Genelde önemsiz kısa hikayeler ya da şakalardan oluşan, büyük bir tuvalette otururken okunacak kitaplar pazarı var.
Bu da Kuo‘ya garip geliyor;
“Bütün Çinli anne ve babalar size şunu söyler: Tuvalette bir şey okumayın. Hemoroid olursunuz.”