• DOLAR
  • EURO
  • ALTIN
  • BIST
Murat KAVAK
Murat  KAVAK
duygukurami@gmail.com
SEVGİ VE NEFRET
  • 0
  • 589
  • 04 Temmuz 2019 Perşembe
  • 1 Puan2 Puan3 Puan4 Puan5 Puan
  • +
  • -

Günümüzden 2451 yıl önce ölen Empedokles, doğada “birleştirici” unsurun sevgi, “ayrıştırıcı” unsurun ise nefret olduğunu ileri sürmüştü.

Sevginin yapıcılığı ve nefretin yıkıcılığı, karşılıklı bir denge içinde evreni ayakta tutuyor ve aynı zamanda İslam filozoflarının “el-Kevn ve’l-Fesâd”, Yunan filozoflarının ise “Genesis fthora” adını verdikleri oluş ve bozuluşun hakim olduğu kozmolojik muvazeneyi sağlanıyordu…

Sevginin aynılaştırıcı, nefretin ayrılaştırıcı bir gücü vardır. Ancak ortak bir şeyden nefret edenler bir araya geldiğinde, paylaştıkları “ortak nefret”, onları birleştirir ve yakınlaştırır. Nitekim “Düşmanımın düşmanı dostumdur” sözü böyle bir durum için söylenmiştir. Bu anlayış, nefretin çimento olduğu bir topluluk meydana getirir. O topluluk, “ortak sevgiler” değil, “ortak nefretler” çerçevesinde bir araya gelmiştir çünkü… Bu yabana atılmayacak kadar kuvvetli bir yapıdır. Çünkü nefretin içinde, daima sevgiden daha yoğun ve patlamaya hazır bir enerji bulunur. Ortak nefretlerin bir araya getirdiği insanlar, birlikte nefret edecekleri düşmanlara ihtiyaç duyarlar. Böylesi bir nefretin nesnesi olan düşmanlar, bu gibi insanların vitamini gibidir. Aslında bu; gulyabanîsiz yaşayamamaktır, nefrete ve düşmana bağımlılıktır.

Nefreti daha iyi anlamak için ona büyüteçle bakmak gerekir… Nefretin ruha atılan tohumu öfkedir. Her öfke aynı zamanda öç alma tutkusunu beraberinde getirir ki bu, yıkıcı bir güçtür aynı zamanda… Öfke, kronikleştiğinde yani süzülüp özü çıkarıldığında, nefretle karşı karşıya geliriz. Bu bakımdan her nefret, kronikleşmiş öfkeden oluşur…

Nefretin zamkıyla oluşturulmuş topluluklar, bu yüzden içlerinde yoğun öfke enerjisi taşırlar. Bu enerji, gözünü avına dikmiş ve pusuya yatmış yırtıcı bir hayvanın gözlerinde de görülür.

Tarihte Naziler böyleydi mesela… Yahudi’ye duyulan nefret, Nazi partisini ayakta tutan enerjiydi… Yahudi’ye duyulan nefret, ne kadar artarsa Nazilerin kendi içlerindeki birleştirici güçleri o kadar artmaktaydı. Bu yüzden şeytani zihinli Nazilerin propaganda bakanı Gobbels, “Gece benim dostumdur” derken kendisini karanlıklarda nefret ile var etmenin bir yolunu bulmuştu. Dini bir ayine dönüştürdüğü devasa Nazi törenlerinde, kendi iyisini nefret üzerinden inşa ediyordu… Milliyetçi kibir zemininde yükselen Yahudi nefreti, Nazi’nin enerjisiydi…

Nefret’in siyasal amaçlar uğruna kışkırtılması örneği, tarih boyunca çeşitli biçimlerde karşımıza çıkar. Düşmanlarıyla varoluş denebilecek bu tür bir yaklaşım, yukarıda da belirttiğimiz gibi duygu manipülasyonlarına dayandığı için rasyonaliteden uzaktır. Bu tür bir politika, insan aklına değil, onun kışkırtılmaya müsait itkilerini hedef alır. Muhalif olana karşı tiksinti yaratacak söylemler, bu süreçlerin en önemli adımları arasında yer alır.

Aynı şekilde ülkemizin tecrübe ettiği “zillet, illet” söylemi, bu çerçevede değerlendirildiğinde nefreti artırması bakımından benzer özellikleri sergilediği söylenebilir. Bu söylemin yanına “bekâ” meselesinin eklenmesi de şaşırtıcı değil. Beka söyleminin gerisinde yine bir duygu manipülasyonu olan “korku”yu artırmak olduğu çok açıkça görülmektedir.

Düşünce tarihinde çokça konuşulan duygu-akıl diyalektiğinde, akli muhakemesi duygu baskısına yenik düşmüş topluluklar karşısında bu tür söylemler, her zaman karşılık bulmuş olsalar da muhakemesini canlı tutan hedef kitlede bunun karşılığı alınamamaktadır.

Sevgi ve nefreti  bir metaforla anlatmak istersek, su ve ateşin karşı karşıya gelmesidir. Alev parlak ve güçlü görünse de, nihai anlamda su karşısında çaresizleşir…


MK – 2019

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • YENİ
  • YORUM
Yazarlar tarafından sitede yayınlanan tüm yazılar, resimler ve videolar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir.