• DOLAR
  • EURO
  • ALTIN
  • BIST
Murat KAVAK
Murat  KAVAK
duygukurami@gmail.com
MERAK VE GÜNAH
  • 0
  • 385
  • 12 Temmuz 2019 Cuma
  • 1 Puan2 Puan3 Puan4 Puan5 Puan
  • +
  • -

Aristotales, meşhur Metafizik kitabına “Her insan doğası gereği bilmek ister” cümlesi ile başlar. Bilmeyi istemek ona göre, insanın doğasından kaynaklanır. Bu, aslında bilme isteminin insanda bir itki olduğuna gönderme yapar. İnsan, bilmek ister; çünkü bu, aynı zamanda insan için yabancı gibi durduğu doğada hayatta kalmak için fiziksel bir zorunluluktur. Ancak insan, sadece bununla yetinmemektedir. Gözünün görebildiğinin ötesindekini, varlığın kökenini, içinde yaşadığı doğanın yasaları ve daha önemlisi onu insan yapan kanunları bilmek istemektedir. Bu istem, onun tininin belki de  en yüksek istemidir.

Bilme isteğinin ruhta hissedilen harekete geçirici nitelikteki duygusuna, kısaca merak diyebiliriz. Merak, bir bilme istemi olmasına rağmen her duygu gibi “oyun hamuru” gibidir. Onu nasıl şekillendireceğiniz ise eğitim, dış etkenler ve karakter özellikleri gibi etkenlere bağlıdır. Merak, başkalarının özel hayatını nesne edindiğinde gıybete, bilimi nesne edindiğinde ilme dönüşür. Yani bir insanı röntgenci yapabildiği gibi onu ârif de kılabilir. Merakı yönlendiren niyet ve merakın yönlendirildiği nesne, onu “erdemli” ya da “erdemsiz” kılar.

Bazı nesneleri, ancak deneyerek bilir insan. Ancak deneyimlendiğinde bilinen ve ruhta ifade edilemez şekilde bilgisi bulunan deneyimsel tat, koku ve acı gibi şeylerden bahsediyorum. Kitabi olarak tam olarak izahı mümkün olmayan ancak deneyimlendiğinde anlaşılan tecrübelerden… Ancak deneyimlendiğinde anlaşılan tecrübeler, insan ruhunda merak uyandırmaktadır. Deneyim, insan ruhuna başka hiçbir bilgi şeklinin veremeyeceği sezgisel bir kavrama olanağı sunar insana. Bunu Bergos, “Metafiziğe Giriş” kitabında Paris’in sokaklarında gezmenin yaşantısının, Paris’i anlatan hiç bir bilginin veremeyeceği kavrayışı vereceğini söyleyerek altını çizer. Merak, bu bakımdan deneyim istediğidir ve bu istek, insan ruhunda engellenemezdir.

Hıristiyanlık‘ta, elmayı merak eden Adem‘in yılan tarafından merakının nasıl körüklendiği ve bu merakın en sonunda insanın sırtına yapışan ve onun soyuna kara çalan ilk günaha dönüştüğü anlatılırken insan, bu günahla tanımlanır. Şüphesiz ki her günah, beraberinde suçluluk duygusu ile gelir. Bu anlayışa göre insan, dünyada da kendini temize çıkarmak ve bedel ödemek zorundadır. Bu inanışa göre İsa, bu bedeli ödemiştir. Keffaret düşüncesi (redemption), bu şekilde ortaya çıkmıştır. İnsanın merakının onu sürüklediği günahının tanrısal bir varlık tarafından ödendiği ilginç mitolojik özellikleri olan bir hikayedir anlatılan… Adem’in merakını bu hikayede kışkırtan bir yılan ve ondan etkilenip Ademi’i ayartan da bir kadın olunca, hikayede merak ve kadın iç içe tehlikeli insanı baştan çıkarıcı ikili oluştururlar. Yani insanın bu hikayeden çıkaracağı ders, merakına ve şehvetine dikkat etmesi gerektiğidir. Çünkü bunlar, ilk günahın sebebi olmakla kalmayıp insanı günahkâr yapar. İnsanın işlemediği bir günahın tövbekârı olduğu böyle bir düşünce, onun sırtına suçluluk gibi bir duygu yüklemiştir. Kısaca insan, merakına ve kadına dikkat etmeli demektir bu… Bu gibi düşünceler, teolojik olduğunda o teoloji ile birlikte bunlara inanların dünyalarını da değiştirir. Ortaçağ’da bu, çok ağır olarak tecrübe edilmiştir.

Descartes ise merakı, hayretle birlikte anar. “Ruhun İhtirasları” kitabında hayret/hayranlık tüm duygular içinde en önemlisidir. Ona göre iki tür merak vardır. Bunlardan biri, bilmek için merak; diğeri, hayran olmak için meraktır. Bu ayrımı yaparken Descartes, aynı zamanda duygunun niyetliliği ve nesnesine göre belirlendiğine de gönderme yapar.

Merak duygusuna, iyi ya da kötü diye bir nitelik yüklemenin anlamsız olduğu açıktır. Ancak merak, son tahlilde yararlıdır. İnsanı ilgi duymaya, odaklanmaya ve araştırmaya zorlar. Ateşin ne olduğunu merak ettiği için insan, onu nasıl kullanacağını öğrenmiştir mesela…

Eşyanın aslını merak eden insan ile yan komşusunun özel yaşamını merak eden insan arasında, merakı kadar fark vardır. Yüksek değerlere olan merak, insanı gökyüzüne çıkarırken; alçakça şeylere olan merak, insanı yerin dibine batırır.


MK – 2019

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • YENİ
  • YORUM
Yazarlar tarafından sitede yayınlanan tüm yazılar, resimler ve videolar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir.