• DOLAR
  • EURO
  • ALTIN
  • BIST
Doç. Dr. Muhammet Caner ILGAROĞLU
Doç. Dr. Muhammet Caner  ILGAROĞLU
milgaroglu@gmail.com
Kendini Kayıran Varlık Olarak İnsan ve Nepotizm
  • 0
  • 265
  • 11 Ağustos 2020 Salı
  • 1 Puan2 Puan3 Puan4 Puan5 Puan
  • +
  • -

Uzaybilimcilerin, uzaylıların var olup olmadığına dair merakının hep fantastik bir merak olduğunu düşünmüşümdür. Eğer yanılıyorsam insanı böyle bir şeyi düşünmeye iten nedenler üzerinde kafa yormam gerekiyor. Aklıma ilk gelen şey şu oldu;

kendini evrenin merkezine yerleştiren insan, evrende kendinden daha güçlü, daha zeki, daha üretken ve dolayısıyla daha değerli bir varlık olup olmadığını merak etmiş olmalı. Çünkü insan, kendini kayıran varlıktır. İnsanın, yüzyıllardan beri varlığını sürdürmek için mekân, imkân ve konum açısından kendisini merkeze alarak “yer tuttuğu”nu bilmekteyiz. Nitekim onun doğayı kendi varlığını sürdürecek biçimde dönüştürme çabasına baktığımızda bu temel yargımızın türlü örneklerini görebiliriz. Kendini kayıran insan kendi dışındaki varlıkları “yaban(cı)” kendisini ise “yerli” olarak nitelendirir. Buna bağlı olarak da kendisini ve sırasıyla kendisine yakınlığını baz alarak “kendisininki”leri konum ve imkan açısından yabancılara karşı öncelikli ve üstün sayar. Böylece tüm bakış açısını merkez-çevre diyalektiği içerisinde geliştiren insan, sonunda “nefsini ve tutkularını ilah edinme”(Furkan suresi /43) noktasında iblisâne (İblis, “ben ondan üstünüm” diyerek Hz. Adem’e secde etmemişti) bir karaktere bürünüverir. Öyle ki bunun Firavun örneğinde olduğu diğer insanların hayat haklarına bile doğrudan müdahale etmekten çekinmeyen şeytanî bir ilahlaşma biçimi bile olmuştur. Alak suresinde de ifade edildiği üzere insan, eline imkân ve fırsat geçince, rütbesine ve servetine güvenerek kendisini müstesnâ görmekte ve şımarıp azgınlaşmaktadır (Alak suresi/6-7). Günlük hayatta sıkça karşılaştığımız bu tarz insanlar, konuşmasını genellikle “çok anlamlılık safsatası”na yol açan “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” sorusuyla bitirirler.

Günümüzde konumunu ve yetkilerini kötüye kullanmak suretiyle haksız bir şekilde devletin ya da özel bir şirketin imkânlarını kayırdığı yakınlarına (eşine, oğluna, kızına, damadına, kardeşine, yeğenine vs.) kullandırma eylemine “Nepotizm” deniyor. Latince “Nepot” kelimesinden türeyen ve İngilizcede yeğen anlamına gelen “Nephew” kelimesinden çağrışımla kavramsallaşan Nepotizm, devlet yönetiminde ve kurumlarda baş gösteren liyakatsizliğin ve buna bağlı başarısızlığın temel sebebidir. Nepotizmin temel özelliği kan bağı olan kişilerin birbirini kayırmasıdır. Ancak günümüzde sosyal hayat sadece kan-bağı ile değil dini, felsefi, sosyal, ekonomik, siyasi motivasyonlarla farklılaşmış çeşitli gruplardan oluşmaktadır. İşte bu gruplara aidiyeti olanların birbirini kayırması ise “Kayırmacılık” genel kavramı altında ifade edilmektedir. Örneğin kişinin sınıf arkadaşını, asker arkadaşını, hemşehrisini, partidaşını, yoldaşını, sendikalısını kayırması gibi…

Nepotizm, hayvani bir içgüdüden çıkan ve “kin-selection” diye ifade edilen bir seçme tarzıdır. Nitekim yetki sahibi kişi, hakka, hukuka, iş ahlakına, dini inançlara aykırı olarak bireylerin beceri, yetenek, başarı ve eğitim düzeyi gibi liyakata bağlı hususları göz önüne almadan, yalnızca akrabalık derecelerini dikkate alarak yakınlarını istihdam etmektedir. Bu tarz bir seçme, fırsat eşitliğine, insan haklarına, toplumsal birliğe ve vatanseverliğe darbe vuran ve bazen kişilerin intiharına yol açan moral kırıcı hayasız bir iştir. Adalet duygusunun temelden sarsılmasına, vicdanların kanamasına, hayallerin yıkılmasına yol açan tiksinilecek bir davranıştır. Bu bayağı bir hastalıktır. Çaresi ise

“kendini kayıran nefis” yerine “kendini kınayan nefis” sahibi bir ahlaka sahip olmaktan geçiyor.


M. Caner ILGAROĞLU – Ağustos/2019

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • YENİ
  • YORUM
Yazarlar tarafından sitede yayınlanan tüm yazılar, resimler ve videolar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir.