İçinizden kaçı böyle dolu dolu yaşadığını söyleyebilir. Yolları, türküleri şahit gösterecek kadar yaşamak kaç kişiye nasip olabilir. Yaşamak acıyı, tatlıyı, kederi neşeyi… Kabullenmek dünyadaki bin bir musibeti; kabul ettirmek kendini, yaşadığını sanan kalabalığa…
İşte Bedri Rahmi Eyüboğlu bunların tümünü başarabilmiş ve avazı çıktığı kadar bağırabilmiş sanatçılarımızdan birisidir.
1913‘te Görele’de doğan ve Trabzon Lisesi’nden sonra İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’ne giren EYÜBOĞLU, burada İbrahim Çallı’nın öğrencisi oldu. 1930 da eğitimini bitirmeden, ağabeyi Sabahattin Eyüboğlu’nun yanına Paris’e gitti. Döndüğünde Akademi’de öğretim üyesi oldu. Geleneksel süsleme ve halk el sanatlarından seçtiği motifleri eserlerinde başarılı bir biçimde kullandı.
Modern Türk sanatında iki disiplini bir arada yürüten bir isimdir EYÜBOĞLU. Şiir ve resim onun karakterini oluşturan iki hayati unsurdur adeta. Öyle ki şiirlerini okurken hayalinize bir resim, resimlerinize baktığınızda ise dilinize bir şiir teslim olur. Eserleriyle yurt içinde ve yurt dışında çok sayıda ödüle değer görüldü. 1975 te İstanbul’da vefat etti.
Bedri Rahmi’nin en çok sevdiğim şiiri “en azından üç dil bileceksin” diye başlayan şiiridir.
Ama ben bu gün sizlere şairin sevdiğim başka bir şiirini paylaşacağım:
SIKI TUTUNUN GÜNAHLARIM
Günahlarım bana ne getirdiniz?
Ben sizi herzaman
Pas tutmuş elma yapraklarına
Karpuz kabuğu kokan bodrum katlarına saklayamam.
Günahlarım bana ne getirdiniz?
Topu topu tesbih böceği kadar haz
Fakat ben sizleri
Telgraf direkleri gibi
Birbiri arkasından unutamam!
Günahlarım!
Ben ıstırap çekmenin şehvetine varamadım
Karnım ağrıyor bilseniz ne kadar mes’udum diye
Bar bar bağıramadım
Sıkı tutunun günahlarım
Allah izin verirse bir gün
Büyük meydanların birinde
Topunuzu azad edeceğim.
ASIM ÖCAL