• DOLAR
  • EURO
  • ALTIN
  • BIST
Mesut ERDEMİR
Mesut  ERDEMİR
nicinfelsefe@hotmail.com
SORULARINI KAYBETMİŞ MÜSLÜMANLAR
  • 6
  • 620
  • 26 Mayıs 2019 Pazar
  • 1 Puan2 Puan3 Puan4 Puan5 Puan
  • +
  • -

Aslında “Felsefede soru sormak esastır.” cümlesini, “İnsanın soru sorması esastır.” şeklinde yorumlayabiliriz. Peki “Dinler, insana soru sorma kapısını kapatmış mıdır?” Ben, inanmış samimi insanların kendilerini sorulara emanet etmeleri gerektiğini düşünerek bu yazıyı kaleme aldım.

Belki bu yol ile insanlar felsefenin dinsizlikle eşdeğer olmadığını ve insan olmanın soru sormakla mümkün olduğunu anlarlar diye düşünüyorum. Daha önce bir web sitesinde, servet biriktirme konusundaki görüş ve mücadelesiyle tanınan meşhur sahâbî EBÛ ZER EL-GIFÂRΑnin beyninde uçuşan soruları konu alan bir yazı yazmış ve onun toplumsal olaylar ile sorular arasında nasıl bir bağ kurduğunu anlatmıştım. “Unutmayalım ki her soru bir vakayı gerektirir.” dedikten sonra da olaylar ile sorular arasındaki içsel bağlantıyı örneklerle açıklamıştım.

Bırinci olay:

“Hiçbir toplanmış mal yoktur ki, sahibine ateş olarak dönmesin.” diyen eşitlik ideali bir insan olarak EBÛ ZER , Peygamber eşlerinin açlıktan inlediklerini görüyor,  Hz. Muhammed’in ise onlara “Ya Dünya’ yı isteyin, sizi boşayayım ya da beni ve fakirliği” dediğini duyuyordu. Bu olay, temelinde zihninde uçuşan sorulara cevap arıyordu:

  • ➠ Neden halife Osman ipek elbise giyiniyordu?
  • ➠ Neden Darul Hilafe’de en leziz yemeklerle donatılmış sofralar kuruluyordu?
  • ➠ Neden Abdurrahman b. Avf’ın malı yığıldığında minberdeki halifeyle halk arasında engel oluşturacak ve altın külçeleri miras paylaşımında baltayla kırılacak kadar çoktu?
  • ➠ Neden hilafet şurasında yer alan Zübeyr’in her gün çalışarak kazandıklarını ona getiren tam bin kölesi vardı?
  • ➠ Neden halifenin akrabası ve Şam Valisi Muaviye Yeşil Saray’ı inşa ediyordu?

İkinci olay:

Muaviye, Romalı ve İranlı mimarların yardımıyla “Yeşil Saray”ını yaptırıyordu. EBÛ ZER de her gün oraya gelip şunu haykırıyordu:

“Ey Muaviye, eğer bu sarayı kendi paranla yapıyorsan, israftır ve eğer halkın parasıyla yapıyorsan ihanettir!”

EBÛ ZER, haykırışını şunlarla devam ettiriyordu:

  • ➠ Neden Muaviye etrafındaki dalkavuklarına, şairlere ve tüm yaptıklarını onaylayan alim ve sahabelere efsanevi yardımlarda bulunuyordu? (Günümüz Türkiye’sini anlamak için anlamlı ve sorulması gereken bir soru)
  • ➠ Açlar EBÛ ZER’den öğrenmiştiler ki, yoksullukları ilahi irade ve önceden yazılmış, göksel bir kader değil, mal biriktirme”nin (kenz yapmanın) bir sonucuydu. Peki neden yoksullar ayaklanmıyordu?

  • Kader, ekabirlerin yaptıklarını ve ettiklerini sorgusuz sualsiz kabul etmek ise “Allah, insana özgür bir İrade vermiş midir?” sorusuna nasıl cevap vereceksiniz?
  • “Allah bilir.” demek zihinsel tembelliğinize Allah’ı da ortak etmek anlamına gelmiyor mu?
  • Sizler, dalgınlıkla bile olsa yemeğinize fazla tuz attığınızda bunu kadere mi bağlıyorsunuz?
  • İş ve fiillerinizdeki ölçüyü ve tedbiri, nereye koyuyorsunuz?
  • Sizler, soru soran özneler olmanız gerektiğini  ne zaman unuttunuz?
  • Sizce ifrat ile tefrit arasında savrulanların çoğunlukta olduğu bir ülkede insanların soru sorması ve itidalli olmaları mümkün mü?

Allah’a zihinsel sorgulamalarla ulaşamamış, ama ataları inandığı için inananların; ateistlerin Allah’ın varlığına ilişkin sorgulama sistematiklerinden öğrenecekleri çok şey var….

Hasan Aydın hoca’dan aldığım aşağıdaki görseldeki sorgulama sistematiğini, iyice  incelemenizi öneriyorum:

Sonuç olarak;

“Sorularını kaybetmiş bir Müslüman, hem insanlığını hem de Allah’ını kaybetmiştir.”

diyebilmeye ramak kalmışken soru sorabilen bir varlık olduğu(muzu/nuzu) hatırlamanız temennisi ile sizlere iyi sorgulamalar diliyor ve yazımı bize çok şeyler anlatacak/çağrıştıracak aşağıdaki resimle noktalıyorum.

Sosyal Medyada Paylaşın:

6 yorum

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • YENİ
  • YORUM
Yazarlar tarafından sitede yayınlanan tüm yazılar, resimler ve videolar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir.