• DOLAR
  • EURO
  • ALTIN
  • BIST
Mesut ERDEMİR
Mesut  ERDEMİR
nicinfelsefe@hotmail.com
FİLOZOFLARLA HAYALİ DİYALOGLAR (6): “Deli Bedo ile Martin Heidegger Üzerine ”
  • 0
  • 244
  • 05 Nisan 2020 Pazar
  • 1 Puan2 Puan3 Puan4 Puan5 Puan
  • +
  • -

Bu diyalog da Heideger’i diyalogumuza davet etmeyeceğimiz. İlk önce filozof hakkında sizlere genel bir bilgi vermek istiyorum:

Kendisi ilginç ve karmaşık bir insandır. Katolik bir ailenin çocuğudur. Kendisi uzun bir süre cizvit manastırında kaldıktan sonra felsefe öğrenimine yönelmiştir. Öğretmen öğrenci ilişkisi burada da karşımıza çıkar, kendisi Rickert’in öğrencisi olmuştur. Marburg’da öğretim üyesi olduktan sonra 1945’de politik nedenlerle görevinden uzaklaştırılmıştır. Susmanın filozoflara yakışmayacağını düşündüğünden ölümüne kadar büyük kitleler karşısında felsefe dersleri vermiştir.

Bu kısa tanıtımdan sonra şimdi gelin bu insanın felsefesine şöyle bir bakalım:

Her şeyden önce Heideger, felsefenin temel sorunu olarak gördüğü varlık felsefesine yönelir. Bu yönelme varlığı varoluşta arama biçimindedir. Varlığın araştırılması gereken yer varoluştur. Varoluştan öz çıkarılmalıdır. İnsanın özü de varoluşundadır.

“Yalnız varoluş bir bitki, bir taş gibi ele alınamaz ve deneysel olarak incelenemez. Ayrıca varoluşu tanımlamakta olanaksızdır.” Çünkü varoluş dinamiktir, dondurulamaz. Bir şeyin tanımını yapabilmek için onu katılaştırmak gerekir. Oysa insan bir akış halinde olan varlıktır.

Vallahi sevgili arkadaşlar kendimi şu anda bir kuyuya düşmüş gibi hissediyorum. Sizce bu işin içinden nasıl çıkabiliriz? Tabiki sorular ile… Fakat sorulara geçmeden önce filozofumuzun varoluşu ele alış yöntemine bir bakmak gerekir. O bizleri varoluşun etrafında dolaştırmayı tercih ediyor. Ona göre hiç değilse varlığa aralığından bakabileceğimiz bir kapı aralığı bulmalıyız. Yav kardeşim biz bu deliği nerede bulacağız? İşimiz gücümüz yok varlığa bakmak için bir delik bulacağız. Bence bu sorunu ancak bizim DELİ BEDO çözebilir. Siz bir dakika bekleyin ben BEDO’yu çağırıp geleyim…

MESUT:

Bedoooo…

BEDO:

Ne var oğlum; niye beni buraya getirdin?

MESUT:

Allahaşkına Bedo sus, zaten işin içinden çıkamıyoruz… Bu işin içinden çıkabilmek için bize bir deli lazım…Sen bizim vali beye bile kafa tutmuş adamsın. Eminim bu işi halledersin.

BEDO:

Neymiş derdiniz. Söyleyin bakayım.

MESUT:

Ne olsun kardaşım benim. Bizim arkadaşlarla beraber kafayı taktığımız bir filozof var onu anlamaya çalışıyoruz ama nafile…

BEDO:

Kimmiş o…

MESUT:

Martin Heideger.

BEDO:

Martı Haydo da kim lan…

MESUT:

Sen adamın adına kafa takma kardeşim, bize felsefesi lazım…

BEDO:

Mesut Hoca bu senin askerlik arkadaşın mı?

MESUT:

Ne askerlik arkadaşı kardeşim. Bu adam, felsefe tarihinde yer alan önemli bir filozof Bedocuğum… Bu adam diyor ki varoluşu ancak tekil insana bakarak anlayabiliriz. Ona göre varlığa açılan kapı deliği insanın ta kendisidir.

BEDO:

Niye?

MESUT:

Çünkü yalnızca insan kendi varlığını sorgulayabilir. Yalnızca insan, varlığa doğru atılım yapabilir, bir adım atabilir. Yalnızca insan var olanın sınırını aşabilir. Tabi insan sadece bir varlığı değil, aynı zamanda kendini de  anlayabilen bir varlıktır.

BEDO:

Ne diyorsun oğlum sen ya…

MESUT:

O varoluş felsefesinin çıkış noktası olarak insanı almıştır. Buradaki varoluş genel insanın varoluşu değil tek bir insanın bir defalık varoluşudur.

BEDO:

Bu herif insanları her halde çok seviyor.

MESUT:

Yok canım bu filozof hümanist falan değil…Burayı geçelim Bedo kardeşim. Sana bir soru yöneltmek istiyorum. Benim canım sıkılıp senin yanına geldiğimde sen beni rahatlatmak için ne yapıyorsun?

BEDO:

Sana sorular falan soruyom… Senin konuşmanı sağlıyom…

MESUT:

Yani beni bir ölçüde araştırıyorsun. İşte bu filozofumuz da soyut insandan değil somut bir insandan yola çıkıyor varlığı anlamak için.

BEDO:

Ne yani bu Martı Bey tek tek insanlarla mı uğraşıyor, insanı anlamak için. Vallahi helal olsun o da benim gibi tek tek insanları gözlüyor demek ki.

MESUT:

Hem öyle yapıyor hem de varoluşun insanı diğer varlıklardan ayıran temel özelliğin varoluş olduğunu söylüyor. Yani insan kendi yaşamını kendisi biçimlendiren tek varlıktır. Zaten bize yaşam bu anlamda bir çok olanak sağlamaktadır.

BEDO:

Ben her zaman diyom kardaşım yaşama küsmeyeceksin; dünya bir nimet, insan için bu dünya da bir sürü yol var. Biliyon umut fakirin ekmeği ama sadece umut etmeyeceksin yola çıkacaksın. Biliyon göç yol da düzelir.

MESUT:

İnsanı dünyanın varoluşunun bir kanıtı olarak görüyor. Ona göre ben ve dış dünya ayrılamaz. Felsefecilerin dünyanın varoluşuna ilişkin insanın dışında kanıt aramalarını bir skandal olarak görür. Dünya var mı diye bir soru sormayı saçmalık olarak görüyor. Çünkü insan varoluşu aslında bir dünya içinde olmadır. İnsanın dünya da varoluşu bir armuttun bir hayvanın dünyada oluşu gibi değildir onun ki dünya ile bilinçli bir biçimde karşılaşmadır. 

BEDO:

Yav ben de dünya var mı diye soranlara gıcık oluyom. Dünyayı kafalarına çarpacaksın anlayacaklar dünya var mı yoğ mu.

MESUT:

Ne güzel konuştun Bedo kardaş… Peki sen dünya ile nasıl karşılaşıyorsun?

BEDO:

Dünya ile nasıl karşılaşom? Hı..hı..hı. Yolda karşılaşom. Sen ne diyon yav. Zaten dünya da işimiz gücümüz çalışmağ.

MESUT:

Bedo cevabı verdin lan…Yani senin dediğine bakarsak insan dünyayla eylem yoluyla karşılaşıyor. İnsan bilgi yoluyla dünyayla karşılaşmaz diyor filozofumuz.  İnsan üretir, iş yapar, yeniler, ilgilenir, kaygılanır. Böylece dünyaya yönelmiş olur. Dünya da yönelmiş olduğumuz her şey bir alettir. Her alet bütüne yöneliktir. Bütünü anlamanın da tek aleti insandır. İnsan bütün dünyanın havale edildiği bir merkezdir. Bedo kardaş sen evini hangi aletle yapmıştın?

BEDO:

Yine başlama lo…

MESUT:

Kardeşim birkaç alet örneği ver ev yaparken kullandığın.

BEDO:

Çekiç ve çivi… Oldu mu?

MESUT:

Oldu Bedocuğum oldu…Çekiç bir çivi çakma aletidir. Çivi bir tahta parçasını sağlamlaştırır. Tahtadan kulübe yaparsın ve kulübe vasıtasıyla yağmurdan korunursun. Bunların hepsi bir alettir.  Şimdi çekici, çiviyi ve tahtayı anlamak istiyorsak kulübeye bakmak gerekir. Şimdiye dek insan dünyanın bir ürünüydü diyor Heideger; artık durum değişti, ona göre insanın içinde yaşadığı dünya bir insan ürünüdür. İnsanı ortadan kaldır dünya da ortadan kalkar. Bu yaşadığımız yerin dünya olduğunu insandan başka kim biliyor ki? Söyler misin Bedo kardaş?

BEDO:

Ben gidiyom kardaş. Sizde bu adamı iyi dinleyin çocuklar.

MESUT:

Güle güle Bedo. Sonra görüşürüz. Son söz olarak:  Heideger diyor ki insanın iç dünyasını şimdiye kadar geliştirilmiş olan ölçülerle ölçemeyiz. Eski ölçüler sadece nesneler dünyasını ölçebilir. Peki insanın iç dünyasını nasıl anlayabiliriz? Unutmayalım ki içtenlik, yüreklilik gibi ölçüler varoluşça ölçülerdir, ancak bu öznel ölçülerle insanın iç dünyasını anlayabiliriz.


Mesut ERDEMİR – Nisan/2020

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • YENİ
  • YORUM
Yazarlar tarafından sitede yayınlanan tüm yazılar, resimler ve videolar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir.