• DOLAR
  • EURO
  • ALTIN
  • BIST
Sabri ABDULLAHOĞLU
Sabri  ABDULLAHOĞLU
sabriabdullah@yandex.com
BİLGİYE DAİR NOTLAR (1): “Bilgiyi Sevmek ve Doğru Bilgiye Ulaşmak”
  • 0
  • 647
  • 22 Mayıs 2019 Çarşamba
  • 1 Puan2 Puan3 Puan4 Puan5 Puan
  • +
  • -

Bilgi, öteden beri insanoğlunun ayrılmaz bir parçası olagelmiştir. Çünkü insanı diğer canlılardan ayıran en temel özelliklerden biri, onun bilgi elde etme iradesi ve kazandığı bilgiyi işleyebilme/kullanabilme yeteneğidir. Nitekim tarihin tozlu sayfalarını karıştırdığımızda düşünen insanlığın bilgiye ve onun kaynaklarına ulaşmak için nasıl kafa yorduğunu ve bu uğurda ne mücadelelere giriştiğini rahatlıkla görebiliriz.

Bilgi, -genel olarak- doğruluğu gerekli ve yeterli delillerle temellendirilmiş bilinç içeriklerine denir. Başka bir deyimle bilgi, verilerin yani; araştırma, deney, gözlem, görüşme vb. yöntemlerden elde edilmiş ham bilginin işlenip/düzenlenip, nitel ve nicel tekniklerle çözümlenerek kuramlarla (teorilerle) sistemleştirilmiş tutarlı formuna denir.

Bilgi konusu, yukarıdaki giriş kısmından da anlaşılacağı üzere çok geniş bir konudur. O yüzden burada bilgiye dair birkaç not üzerinde durmaya çalışacağız:

1- BİLGİYİ SEVMEK

İnsanoğlu, dünyaya teşrif ettikten hemen sonra merak güdümlü bir keşif yolculuğuna başlar. Bu merak güdümlü yolculuk ile insan; bebeklikten itibaren önce kendini, sonrasında ise çevreyi keşfetmeye başlar. İnsan, dış dünyayı keşfedip öğrendikçe, kendi iç dünyasını da keşfetmeye başlar. Son derece anlamlı ve bir o kadar da doğal (fıtrî/tabiî) bu iç yolculuk başlayınca da, önce cisminin daha sonra kalbinin ve ruhunun farkına varır. Ardından evreni ve içindeki muhteşem düzeni görüp farkına varınca, bu öğrenme yolculuğu daha da zevkli ve heyecan dolu bir hal almaya başlar. İşte bu heyecan ve zevk, zamanla “bilgi ve öğrenme aşkı”na dönüşür ve insanın bedenini, zihnini, ruhunu ve duygularını diri tutan bir enerji halini alır. Ve insanın bu özelliği ya da hali (fıtrat), -dışarıdan olumsuz etkilenmediği müddetçe- ölünceye kadar devam eder.

Şüphesiz insanı en çok motive eden şey, bilgiyi öğrenme ve bu öğrenilen bilgiyle kendini geliştirmedir. Bu duygu öylesine bir güç ve kuvvet veriyor ki insana, bir süre sonra bitip tükenmeyen bir iç enerji ve motive kaynağına dönüşüyor. Nitekim Albert Einstein bu gerçeği şu sözler ile ifade eder: “Hissedebileceğimiz en güzel duygu, bilinmeyen karşısındaki heyecandır.”

Kelâm, felsefe, tefsir ve fıkıh sahalarına dair çalışmalarıyla tanınan İslam bilgini er-RÂZÎ (ö. 606/1210), sevgi ve bilgiyi birbirinden ayrı ele almaz ve bilgiyi sevginin şartı olarak görür. Hatta ona göre, Allah sevgisinde bu iki unsur (bilgi ve sevgi), karşılıklı bir etkileşim içinde bulunmaktadır. Bu sebeple Râzî’ye göre, Yaratıcı’nın hâkimiyeti üzerinde düşünmeyen insanın muhabbetullaha (Allah sevgisi) ulaşması imkânsızdır. Çünkü Allah’ın hikmet (bilgelik) ve O’nun evrende yaratılmış her şeyin üzerindeki kudretinin farkında olan kişi, O’nun kemâlini (kusursuzluğunu/mükemmelliğini) de daha derinden anlar. İşte bu durumda/noktada, insanın Allah’a duymuş olduğu sevgi daha mükemmel ve kusursuz olmuş olur. (Bkz. er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, IV, 186.)

Meşhur İslam bilgini Gazzâlî’ye (ö. 505/1111) göre de insan ancak bildiğini sevebilir. Ona göre -genel olarak- insanın bir nesneyi sevebilmesi için ilk şart, hakkında bilgi sahibi olup onu tanımasıdır. Dolayısıyla sevgi, bilgiden sonra gelir. Eğer sevgiye konu olacak nesne tanınmıyor ve hakkında sağlam bir bilgi edinilemiyorsa, burada sevgiden bahsetmek pek de mümkün değildir. Çünkü bir şeyin bilgisini, yani nitelik ve tabiatını bilmeden, onun sevgiye lâyık olup olmadığı hakkında karar verilemez. Bu sebepledir ki cansız varlıkların bir şeyi sevdiği düşünülemez. Zira sevmek için canlı ve anlayış sahibi olmak gerekir. (Bkz. Gazzâlî, İhyâ-i ulûmu’d-dîn, V, 6, 12.)

Tüm bunlardan anlıyoruz ki bilgiyi sevme/sevebilme, insanın doğasında/tabiatında (fıtrat) vardır. Elbette insana bu noktada yakışan, doğasında zaten mevcut olan bilgiyi sevmesi ve bu sevgiden hayatının sonuna kadar ayrılmamasıdır.

2- DOĞRU BİLGİYE ULAŞMAK

Bir konu hakkında araştırma yapmaya karar verdiğimizde -özellikle de internette- o konuyla ilgili yüzlerce makale, yazı, görsel, ses dosyası, birileri tarafından yazılmış karalamalar ve kişisel çıkarım yığınları karşımıza çıkıyor. Ancak çoğu birbiriyle çelişkili bu büyük veri yığını içinde; hangi bilgi doğru, hangi bilgi yanlış yazılmış çoğu kez anlayamıyoruz. Peki, doğru bilgiye nasıl ulaşabiliriz?

Öncelikle kitap karıştırmaları yaparak konu ile ilgili kısa bilgiler edinebiliriz. Bu kısa araştırmalar, oluşturacağımız konu ile ilgili ön bilgilere sahip olmamıza ve araştırdığımız konu ile ilgili bu bilgileri kullanarak bir süzgeç gibi karşımıza çıkan verileri tartmaya ve en azından yanlış bilgilerin bir kısmından kurtulmamıza yardımcı olacaktır. Bu aşamadan sonra sırasıyla şunları yapmamız, bizleri doğru bilgiye daha hızlı ve kolay yoldan ulaştıracaktır:

  • Araştırma yapmak istediğiniz konu ile ilgili ön fikirlere sahip olun, konu ile ilgili internet araştırması yapmadan önce kitap, dergi, gazete ve önceden yayınlanmış internet dışı makaleleri gözden geçirin ve ön bilgi sahibi olun. Bu edindiğiniz ön bilgiler internet araştırması yaparken sizlere birer süzgeç görevi görecek ve doğru bilgiye ulaşırken oldukça önemli bir yer tutacaktır.

  • Birden fazla internet arama motoru ve birden fazla ülke ve bölge üzerinden yapacağınız araştırmalar ile doğru ve tarafsız bilgiye daha sağlıklı bir şekilde ulaşacaksınız.

  • Eğer bütün siteler bir konu üzerinde aynı şeyleri düşünüyorsa bu o konu üzerine kimsenin aslında yeterince düşünmemiş olduğunun göstergesidir. Şu halde daha çok kaynak arayarak birbirinden farklı sonuçları karşılaştırmalı ve gerekirse araştırdığınız konuya göre karşıt görüşleri okumalı, iki görüş arasında ki uyumu süzmeli ve buna göre doğru bilgiye ulaşmaya çalışmalısınız.

  • Doğru bilgiye ulaşma yolunda -çok hızlı olmak yerine- olabildiğince yavaş ve birden çok kaynaktan aynı anda bilgileri almalı, karşılaştırmalı ve bu gibi güncel olaylarda süreyi en iyi biçimde kendimiz için analiz etmeli ve ondan sonra kullanmalıyız. Çünkü “en hızlı ben öğrenmeliyim” psikolojisini kullanarak farklı algı ve görüş dayatmaya çalışan ve insanları çıkarları için kullanabilecek binlerce kişi olduğunu unutmayalım.


NOT:

Bilgiye dair notlar, bu serinin 2. bölümü ile devam edecektir. Bilgiye dair ilginizi çekecek daha bir çok şey paylaşacağım.

Takipte kalın!!!

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • YENİ
  • YORUM
Yazarlar tarafından sitede yayınlanan tüm yazılar, resimler ve videolar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir.