Yazar: Klinik Psikolog Hilal ÇERÇEL
Biz bugün insan eliyle oluşmuş, hem fiziksel hem de psikolojik bütünlüğümüzü tehdit etmiş bir travma ile karşı karşıyayız. Travma sonrası stres tepkileri “anormal bir olaya verilen normal tepkiler”dir. Olağan insan bünyesi tepki vermelidir.
Önce elimi kalbime koyup duygularımı yazmak istiyorum, çünkü günlerdir yüreğim pır pır. Ne kadar nefes alsam yeterince alamamışım hissi ciğerlerimde. Bir mide bulantısı ara ara yokluyor, bir resimle, bir sesle eşleşiyor, çağrışımlar çok net. Evde otursam oturamıyor, dışarı çıksam hiç bir yerde rahat edemiyorum. En ufak seste irkiliyor, zaman zaman çevreye şüpheli gözlerle bakarken kendimi yakalıyorum. Bir de içimde kimseye belli etmemeye çalıştığım duygular var. Sol yanımdan çaresizlik, sağ yanımdan mutsuzluk, tepemden öfkeyle karışık hüzün bastırıyor. Hepsinin toplam etkisi ise bedenimdeki enerjiyi çekiyor, bedenimde yorgunluk, kırılganlık. Bir psikolog olarak kendime teşhis koyuyorum; evet akut* stres tepkileri veriyorum. Şimdi iki elimin arasına aldığım başımın içinde uçuşan bilgilerin sesi yükseliyor.
O zaman adını koyabiliriz. Biz bugün insan eliyle oluşmuş, hem fiziksel hem de psikolojik bütünlüğümüzü tehdit etmiş bir travma ile karşı karşıyayız. Günlerdir birbirimizden şüphe ediyor, her gün duyduğumuz haberlerle şaşırma tepkimizi giderek kaybediyor, bir de felaket senaryoları içerisinde hayata devam etmeye çabalıyoruz. Nitekim maruz kaldığımız bu durum, çok değil 1 hafta önceki geçmişte kurduğumuz hayallerimizi ve yine çok değil 1 hafta sonraki gelecek için yaptığımız planları bütünüyle etkilediği için, bizi sıkıştırılmış, tedbirli bir dar zamanı yaşamak konusunda zorluyor. Dar alanlarda, kızıyoruz, üzülüyoruz, sıkılıyoruz, isyan ediyoruz, sorguluyoruz, konuşuyoruz, küsüyoruz, vazgeçiyoruz, yeni planlar yapıyoruz, içimize dönüyoruz, sevdiklerimize sarılıyoruz ve çocuksu bir tedirginlikle iyi bir gelişme bekliyoruz. Her gün benzer bir döngüde sırayla tüm bu eylemleri yaparken dikkatimi bir şey çekiyor; sanırım çoğumuz o günden beri ertelememeye çalışıyoruz. Eldeki tek pozitif aksiyonumuz bu, hiç olmadığımız kadar “an”dayız.
Misal ben, evde uzun süredir yapmayı planladığım işleri tek tek yapmaya koyuldum, aranacak kişileri aradım, anne-babama onları ne kadar sevdiğimi söyledim, eşime her akşam daha çok sarıldım, canım o an ne istiyorsa pişirdim, yemeği tadını hissederek yedim her seferinde, gittim saçlarımı kısacık kestirdim, yorulduğum an oturdum, o an ne hissediyorsam kabul ettim, kâh ağladım kâh güldüm, lafı hiç dolandırmadan söyledim, hatta bazı insanların hayatımdan çıkmasına izin verdim…
Böylece tüm varoluşçu psikoterapi yaklaşımlarının benimsediği, kişiyi daha farkında ve sorumluluk sahibi yapan “şimdi ve burada” olma halini deneyimleme eşiğinde kendimi, daha iyi hissettiğimi keşfettim. Bu deneyimi sizinle de paylaşmak istiyorum. Varoluşçu kuramlar “şimdi ve burada” olmayı içinde bulunulan zamanı tam olarak yaşama, hissetme ve değerlendirmeyi öğrenme olarak tanımlar ve sürdürülebilir olması durumunda kişilerin yaşam doyumunu, kendileri ve diğerleri ile olan temaslarını, ihtiyaçlarını karşılama yönündeki eylemlerini arttırdığını söyler. Olumlu ya da olumsuz o ana dair ne varsa kabul etmek, fark etmek ve zihninizin sizi geçmişin pişmanlıkları ya da geleceğin kaygılarına sürüklemesine izin vermeden o duygu ve duyumlarla, düşüncelerle kalmaya çalışmak…
Eğer hala denemediyseniz küçük bir egzersizle başlamanızı öneririm:
Bu tür “an”da kalmakla ilgili pek çok egzersiz var ve size geçmiş-gelecek arasındaki kaygılı savruluşları dindirmek, zorluklara karşı direncinizi arttırmak için yardımcı olabilir. Unutmayın literatürdeki tanımı ile travma sonrası stres tepkileri “anormal bir olaya verilen normal tepkiler”dir. Olağan insan bünyesi tepki vermelidir. Siz de duygularınızı, bedeninizdeki duyumları ihmal etmeyin, onlar travmaların sessiz kayıtlarını tutarlar ve fırsat vermezseniz kendilerini farklı ruhsal ya da bedensel tepkilerle ortaya çıkarmaya çalışırlar. Ve maalesef o anda yaşanması ertelenen her duygu kendimize ve hayata açılan kanalları tıkayan birer tortu işlevi görür. Bu travmatize olduğumuz, pek çok duyguyu bir arada yaşadığımız günlerde ne duygularınızı ne de hayatı ertelemeyin olur mu?
* Akut: Kronik seyirli olmayan, hastalık veya semptomun ani başladığı ve nispeten kısa sürede sona erdiği durumlara ilişkin kullanılan terimdir (Bkz. TDK).
Not:
Bu yazı ilk olarak, aşağıda belirtilen kaynakta yayımlanmış olup görseller Acep Fikir adminleri tarafından yerleştirimiştir: