• DOLAR
  • EURO
  • ALTIN
  • BIST
Mehmet ERBİL
Mehmet  ERBİL
mehmeterbil948@gmail.com
Katıksız Bir Köy Enstitülü: “ABUZER UYANDI”
  • 0
  • 395
  • 05 Eylül 2019 Perşembe
  • 1 Puan2 Puan3 Puan4 Puan5 Puan
  • +
  • -

Abuzer UYANDI, 1930 yılında Adıyaman’da doğmuştur. Koşup oynayarak geçirdiği çocukluk yılları içinde, hiç durmadan tarla, bağ ve bahçe işlerinde ailesine yardımcı oldu. Çalışmaktan yılmayan bir yapısı vardı. Bu nedenle ilkokulu bitirdikten sonra öğretmenleri onu Akçadağ Köy Enstitüsü sınavlarına girmesini istediler. O, hiç tereddüt etmedi. Ailesi de iyi okuyan çalışkan çocuklarının okumasından yanaydı. Sınavlara girdi ve kazandı. 15 Mart 1946 yılında okula kaydını yaptırdı. Okul yapıları önceki öğrenciler tarafından yapılmıştı. Eksikler oldukça, günün koşullarına göre gereksinim duyulan diğer işleri de kendileri yapıyordu. Özellikle tarım alanlarında ekim-dikim işlerini hiç aksatmıyorlar; sürme, çapalama, tohum atma, fide ve fidan yetiştirme öncelikle ele alınıyordu. Çünkü yetişecek ürünler okul yemekhanesinde değerlendirilip, her öğünde önlerine gelecekti. Kısaca kendi yiyeceklerini yetiştirip, devlete yük olmamak ilk ilkeleriydi. Üretmek onların vazgeçilmez davranışları idi. Üretmeden tüketmek yoktu. Öyle öğrendiler ve de öğrendiklerini uygulayarak hep ürettiler.

Kültür dersleri oldukça yoğundu. Zaten derslerin yarısı bilgiler için, yarısı da iş alanları için ayrılmıştı. Okuyor, öğrendiklerini defterlerine not ediyor, gerektiğinde uygulama alanlarında pekiştiriyorlardı. Ağaç yetiştirmek, aşı yapmak ilk öğrendikleri işlerdi. Kurulmuş olan kaysı fidanlığında çokça kaysı fidanı yetiştiriliyor, bakımı, gübresi, ilaçlanması öğrenciler tarafından yapılıyordu. Bu çalışmalar öyle başarılı oldu ki bu fidanlardan Malatya “Kaysı Enstitüsü”ne de yolladılar.  Çünkü onlar “elli binlik bir meyve tohum fidanlığı”[1] oluşturmuşlardı. Bu fidanlardan bir kısmını köylüye dağıtırken bir kısmını da mezunların köylerine yolluyorlardı.

Benim en çok ilgi duyduğum, bu mezunlara gönderilen kaysı fidanlarının Adıyamanlı öğrenciler tarafından hangi köylerimizde dikilmiş olduğudur. Bu konu ayrıca araştırılması gereken önemli bir durumdur. Adıyaman Ziraat Müdürlüğünün bu konuda bilgisi vardır diye düşünüyorum. Çünkü Adıyaman merkezde kaysı ağaçları çoktu. Bunlar zamanla yok edildi, kentleşmeye yenik düştü. Şimdi bunların yerlerinde ev denen beton yığınları var.

Akçadağ Köy Enstitüsü öğrencileri, diğer Köy Enstitüsü öğrencileri gibi sabah sporlarında halk oyunları oynar, güne ve derslere öyle başlarlardı. Bu yüzden her Köy Enstitülü öğrenci çeşitli yörelere özgü halk oyunlarını bilir ve oynardı. Öyle ki, Akçadağ Köy Enstitüsü öğrencileri her 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramında, Malatya Stadyumunda kutlanan gösterilere en az beş yüz kişilik halk oyunları ekibiyle katılırlardı. Bu katılış ile  Malatya halkına unutulmaz bir halk oyunları ve zeybekler oynar, unutulmaz bir bayram yaşatarak okullarına dönerlerdi. Malatya’ya trenle gider, istasyondan stadyuma kadar marşlar söyleyerek yürürlerdi.

Her Köy Enstitülü öğrenci halk oyunları ve zeybeklerden öğrenir, fırsat buldukça da bu oyunları oynar hem de öğrencilerine öğretirlerdi.

Köy Enstitüleri broşüründe:

“Köy Enstitülü öğretmenler, kişisel çıkarlarını, ulusun çıkarlarından hiçbir zaman üstün tutmamayı öğrendiler. Üstün tutanları sevmez, nefret ederler. Başkalarına zarar vermeyi akıllarından geçirmezler, böyle bir davranışta asla bulunmazlar. “

gibi yönlendirici bilgiler yer alır. Bu ilkeler doğrultusunda onların kişilikleri geliştirilir ve kişilikleri gelişir.

Son sınıfta iken köyler incelenir, köylerdeki okullarda derslere girilirdi. Okul bahçesi düzenlenir, fidan çukurları açılırdı. Köyün ve okulun su sorunlarına çareler aranırdı. Sağlık sorunları öncelikli işlerindendi. Köy odalarında gece dersleri yapılarak, eğlenceli ve bilgilendirici öğretici uygulamalar yapılırdı.

Kısaca onlar köyün her derdine çare olacak şekilde eğitildiler. Çare olamadıklarını ilgili birimlere aktarmayı öğrendiler, sorunları giderdiler.

Abuzer UYANDI, bu ilkeler içinde yetişti ve binlerce öğrenci onun bu eğitim eleğinden geçti. Bazen hızını alamaz, okulun badanasını, boyasını yapardı. Amacı devleti korumak, devlet giderlerini aza indirmekti. Her daim öyle yaşadı ve de böyle yaşamayı öğretti. Çünkü okulda bunları öğrenmiş ve uygulamıştı. Öğrendiklerini bir bir yerine getirdi. Bu yaptıkları ona huzur veriyordu.

Huzur doluydu…

Ruhun şad olsun öğretmenim. Sen hala yaptıklarınla aramızda yaşıyorsun. En büyük örneklerden birisin…

Senin ve arkadaşlarının yaptığı çabalar, eğitim anlayışınız ve eğitim ışığınız hala yanmaktadır ve de yolumuzu aydınlatmaktadır.

Şimdilerde eğitimde aranan yollar da bunlardır. İçimiz burkularak sizlerin yolundan ayrıldığımız için eğitimde eksiklerimizi kapatamadık. Arayıp bulduğumuz çareler, bizi düze çıkarmaktan çok uzak. Her yıl yeniden değişen sistemlerle afallayıp duruyoruz, eğitimde doğruyu bulamıyoruz.

Bu nedenle sizleri çok arıyoruz…


KAYNAKÇA:

[1] Şerif Tekben, Canlandırılacak Köy Yolunda, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı, Nisan 2005, s.71.


Mehmet ERBİL – 2019 ( www.mehmet-erbil.tr.gg )

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • YENİ
  • YORUM
Yazarlar tarafından sitede yayınlanan tüm yazılar, resimler ve videolar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir.