• DOLAR
  • EURO
  • ALTIN
  • BIST
Mesut ERDEMİR
Mesut  ERDEMİR
nicinfelsefe@hotmail.com
İYİLİK DE KİRLENDİ SİZİNLE BİRLİKTE
  • 0
  • 310
  • 06 Haziran 2020 Cumartesi
  • 1 Puan2 Puan3 Puan4 Puan5 Puan
  • +
  • -

 “Savaşan kaybedebilir ama savaşmayan çoktan kaybetmiştir.”

 

İYİ ADAM

Bertolt Brecht’in “İyi Bir Adama Bir İki Soru” şiirini her okuduğumda aklıma şu sorular takılır durur:

  • İyi nedir?
  • Kime iyi insan denir?
  • İyilik nedir? 
  • İyi olan nedir?

Ardından  “iyi olan” birilerini düşünürüm. Seni, beni, onu ve diğer iyi olan insanları…

Peki, iyi olan nedir? Ölçülü olan mı? Dinlerin emir ve yasaklarına uygun olan mı? Faydalı olan mı? Güzel olan mı? Bu sorulara cevap vermek için değerler felsefesinin içine gömülmeye hiç niyetim yok. Filozofların “İyi nedir? sorusuna verdikleri cevaplarla da zaman kaybetmek istemiyorum. Yazının başında zikrettiğim Brecht’in şiirinin dizeleri arasına saklanmış, bulunması ve görülmesi gereken insani bir durum üzerine yoğunlaşmak istiyorum.  Sizlere iyi insanın kim ya da kimler olduğunu da  söylemeyeceğim. Meseleye iyi insanın zaafları üzerinden bakmak gerekir diye düşünüyorum. Ne dersiniz?  

Şair, verili olanı sorgulamayan ve kötülüğe isyan etmeyen “iyi birinin” insan olup olmadığını sorgulamakla şiirine başlıyor.

Brecht, şiirine bir dizi soruyla yön veriyor:

  1. Anladık iyisin,
  2. Ama neye yarıyor iyiliğin?

Şaire göre, iyi insan bir işe yaramalı. Kendisi için “iyi olan”  aynı zamanda kendini saklayan bir insandır. Dolayısıyla bu insan;

sadece kendine ruhsal bir sükûnet sağlamak için  iyi olmayı tercih etmiş olmuyor mu?

Başka bir yönden baktığımızda ise bu “iyi insan olma durumu”, “iyi insan” dediğimiz varlığın eylemlerinde somutlaşmış olan bir tür bencillik değil midir?

  1. Seni kimse satın alamaz,
  2. Eve düşen yıldırım da
  3. Satın alınmaz.
  4. Anladık dediğin dedik,
  5. Ama dediğin ne?

Dediğinin yani sözünün bilincinde olmayan, bir kez bile “iyi” üzerine düşünmemiş olan bir insan, dediğinin farkına nasıl varabilir? Başka bir ifadeyle içine iyiliği gömmemiş olan, iyilik yapmayı bando merasimine dönüştürmüş o kadar çok insan var ki.

  1. Doğrusun, söylersin düşündüğünü,
  2. Ama düşündüğün ne?
  3. Evet düşündüğün ne? Doğru düşünmeyi bir tarafa bırakalım, acaba insanın nasıl düşündüğünün farkında mısın?
  4. Yüreklisin,
  5. Kime karşı?
  6. Akıllısın,
  7. Yararı kime?
  8. Gözetmezsin kendi çıkarını,
  9. Peki gözettiğin kimin ki?

Şairin bu noktada göremediği ya da görmek istemediği bir durum var. İyi insanın kendi çıkarını düşünmemesi, özgecilik bataklığında yitip giderken kendinden vazgeçiyormuş gibi davranması kendi benliğiyle olan mücadelesinin dışa yansımış bir hali de olabilir. Bu durumun üzerinde durmak gerekir. Başkalarına sürekli iyilik yaparak, iyilik yapmanın odağına kendini koymak bilinçli bir şekilde bilerek “iyi niyet”i önemsizleştirmekten başka bir şey değildir.

  1. Dostluğuna diyecek yok ya,
  2. Dostların kimler?

İyilik yapmakla tatmin olan ama iyilik yaptıklarının tam anlamıyla iyi ve dirimsel olmasını istemeyen bu insanın dostu ya da dostları kim olabilir?

Onun (iyi adamın) kendini iyi hissetmesi için ister istemez hep başkalarına muhtaç olan birilerinin olması gerekir…

Üretilmişlik muhtaçlık temelinde yapılan her iyiliğe ve buna itiraz etmeyen her “muhtaca” itiraz Ozan Nesimi’den geliyor.

Bu iyi adama ve muhtaçlığın birilerinin iyilik yapması için üretilmiş olduğunu fark etmeyenlere Nesimi’nin

Sonu yoktur bu virdimin
Dermanı yoktur derdimin
İstemem ilaç yardımın
Yeter yakamdan tutmasın

Nesimi’yim vay başıma
Kanlar karıştı yaşıma
Yağın gerekmez aşıma
Yeter zehirin katmasın

dizeleriyle cevap vermek en iyisi olsa gerek. Brecht ise şu sözleri söyleyerek meseleyi noktalıyor:

  1. Şimdi bizi iyi dinle:
  2. Düşmanımızsın sen bizim
  3. Dikeceğiz seni bir duvarın dibine
  4. Ama madem bir sürü iyi yönün var
  5. Dikeceğiz seni dibine iyi bir duvarın
  6. İyi tüfeklerden çıkan
  7. İyi kurşunlarla vuracağız seni.
  8. Sonra da gömeceğiz
  9. İyi bir kürekle
  10. İyi bir toprağa…

Peki, şair Metin Altıok ne diyor?

  1. Temiz kalmış ne bulunur bir çöplükte
  2. Aşk da kirlenir insanla birlikte…

İyi olmayı, iyilik yapmayı bir çöplüğe dönüştürmüş olanlara “iyilik de kirlendi sizinle birlikte” demekten başka nasıl bir laf söylenebilir ki?

Bu noktada önemli olan yapılan bu sahte iyiliğin onun karşıtı olan kötülük üzerinde nasıl bir etkiye sahip olduğunun farkında olmaktır.

Daha önce kaleme aldığım “İyi Bir Kötülük Yapmak” adlı yazımda şunları söylemiştim:

İnsanlar, çocuklarının olduğu gibi eylemlerinin de başlatıcısı ve doğuranıdır; eylemlerimiz bizim elimizdedir. Tanrısal iradeyi bir tarafa koyduğumuzda bu suçların her birinin bütün insanlık değerlerine karşı kötülük yapan bireyler tarafından bir irade serbestliği halkası içinde bilerek ve istenerek işlendiğinin fark edeceksiniz. Bu olayların münferit olduğunu düşünmek için ise elimizde herhangi  bir kanıt yok. Aksine bu olaylardan çıkarılacak mantıksal sonuç, kötülüğün örgütlü olduğudur. En büyük kötülük örgütü ise yapılan bu kötülüklerden nemalananlar ve bu kötülüklere seyirci kalanlardır.

Kötülük örgütlü fakat kötülüğü yapanların bir o kadar da korkak olduğunu unutmayalım. Diyebiliriz ki bu kötülükleri, kendi geleceklerinden korktukları için işliyorlar. Peki sonra ne yapıyorlar? Kötülük. Başka kötülükler yapmak için kötülük yapmaya devam ediyorlar. Bu örgütü iyi bir kötülük yaparak dağıtmaktan başka bir şansımız var mı?  Bu noktada ideolojik bagajlarımızın bir önemi ve belirleyiciliği yoktur. Önemli olan kötülük yapanlara karşı iyi bir kötülük yapabilmek için yanyana gelebilmektir.” saptamasını yapmıştım.

Shakespeare’nin 66. Sone’si şu dizelerle başlar:

  1. Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
  2. Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.

Bu satırlar, sahte iyiliğinde adeta kötülük gibi örgütlü olduğu üzerine kurgulanmış. Burada önemli olan örgütlü bir biçimde üretilen bu değerlere karşı bir duruş sergilemek ve  “HAYIR” demeyi bilmektir. Brecht’in dediği gibi;

  1. İyi insan olacağınıza,
  2. öyle bir yere götürün ki dünyayı,
  3. iyilik beklenmesin!  

Bakın şair Orhan Veli,  hesaplanmış bir iyiliğe nasıl da hayır deme cesaretini göstermiş…

NEDEN KABUL ETMEDİ?

Bazen hafızamız kendini inkâr eder. Hatta unutma, hafızamıza bir isyandır da diyebiliriz. Bu sebeple şairlerin şiirlerinin hikâyeleriyle çok fazla ilgilenmeyiz. Onlar şiirleriyle hafızamıza, dik durmayı öğretirler. Anlatacağım bu olay, edebiyat tarihimizin en aydınlık yerinde duran, dik durmanın, isyanın, şiirin ve şairin hası böyle olur dedirten bir olay.

Sait Faik bir gün Orhan Veli’ye ne bu nasır (Kitabe-i Seng-i Mezar) şiiri; “Bildiğim kadarıyla sende nasır falan yok. Niye böyle bir şiir yazdın?” demiş. Orhan Veli ise Sait Faik’e “Süleyman Efendi’nin ahı tuttu. Bende de nasır çıktı.” diyerek esprili bir dille cevap vermiş.

Yazdığı şiir, şairinin kaderi olur mu? Neden olmasın? Fakat daha ilginç olanı şaire “Kitabe-i Seng-i Mezar” şiiriyle ilgili olarak bir ecza laboratuvarının sunduğu tekliftir. Şimdi şiiri okuyalım, daha sonra  şairin ecza laboratuvarının sunduğu teklife nasıl bir tepki gösterdiğine bakalım:

Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
Nasırdan çektiği kadar;
Hatta çirkin yaratıldığından bile
O kadar müteessir değildi;
Kundurası vurmadığı zamanlarda
Anmazdı ama Allah’ın adını,
Günahkar da sayılmazdı.
Yazık oldu Süleyman Efendi’ye.

Okuduğunuz bu şiiri, teklifi sunan İstanbul’daki ecza laboratuvarları satışa çıkaracağı nasır ilaçlarının ambalajına koymak istiyor. Şaire yüksek miktarda para teklif ediyorlar. Orhan Veli bu teklif karşısında Sait Faik’e “O şiir, nasır ilaçlarının kutularına değil, şiir antolojilerine girsin diye yazılmıştır.” diyerek kendisine sunulan teklifi reddettiğini aktarır.

Hesaplanmış ve aritmetiği yapılmış iyiliğe karşı dik durmak böyle olsa gerek…

Stefan Zweig “Acımak” adlı başyapıtında son noktayı şu sözler ile koyar:

 …insanın vicdanı hatırladığı müddetçe, hiçbir hata unutulmuş değildir.

Dinlerin ve bazı ahlak filozofların değerler felsefesinin temeline koyduğu iyi(lik)  ve kötü(lük) birer hata olabilir mi?

Ne dersiniz?

Sözü Brecht’in “Hiçbir mistik yoktur ki duyguları kışkırtmış olmasın.” ile bağlayalım.

NOT: 


  • Brecht’in İyi Bir Adama Bir İki Soru linki: https://www.youtube.com/watch?v=0LsUrNHdL-I
  • Orhan Veli’nin “Kitabe-i Seng-i Mezar” adlı şiirini seslendiren Müşfik Kenter.
  • http://m.youtube.com/watch?v=L_YHO-aIMLE

Mesut ERDEMİR – Haziran/2020

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • YENİ
  • YORUM
Yazarlar tarafından sitede yayınlanan tüm yazılar, resimler ve videolar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir.