Her yıl Kasım ayının üçüncü Perşembe günü, Dünya Felsefe Günü olarak kutlanmaktadır. Bu konudaki önerinin, Türkiye Felsefe Kurumu tarafından getirildiğini ve UNESCO tarafından da kabul edildiğini hatırlatmak yerinde olur. 1946 yılında resmen yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler, Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu (United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization: UNESCO), savaş ve çatışmaların ilk çıkış yerinin insan zihni olduğunu belirtir. Dünyamızdaki olumsuz gelişmelerin önce zihinlerde başlaması nedeniyle, UNESCO’nun birtakım ilkeleri yaygınlaştırmayı amaçladığını görüyoruz. Dünya Felsefe Günü dolayısıyla, ülkemizde bazı üniversiteler ve liseler etkinlikler düzenlemektedir. Son derece memnunluk verici bu etkinliklerin gitgide çoğalması ve felsefenin öneminin daha fazla anlaşılır olması günümüzde daha çok önem kazanmıştır.
Dünya Felsefe Günü nedeniyle felsefenin gündeme gelmesi önemlidir; çünkü gerek dünyada gerekse ülkemizde felsefeye duyulan gereksinimin arttığını görüyoruz. İnsanlığın karşı karşıya olduğu problemler kadar, ülkemizin kendine özgü problemleri de, olaylara felsefenin ışığında da bakabilmeyi gerekli kılmaktadır. Savaşların ve çatışmaların bitmek bilmediği, savaş tacirlerinin her türlü yolu ve yöntemi kullanmaktan çekinmedikleri günümüz dünyasında barış, özgürlük, insan hakları, insanın onuru ve değerlerin savunulmasında felsefenin temellendiriciliği ve aydınlatıcılığı büyük önem taşımaktadır. Yaşadığımız dünyayı daha iyi, daha insancıl bir dünyaya dönüştürmede ve uygarlık maskesiyle gizlenmeye çalışılan modern barbarlıklara başkaldırmada felsefenin işlevi yaşamsal bir önem taşımaktadır.
2002 yılından itibaren kutlanmaya başlanan Dünya Felsefe Günü dünya problemlerine felsefe ile de bakabilme bilincinin yaygınlaştırılmasında önemli bir işlev oluşturacaktır. Böyle bir günün saptanmasında Uluslararası Felsefe Kurumları Federasyonu’nun çok değerli çabaları olmuştur. Prof. Dr. İoanna KUÇURADİ‘nin başkanı olduğu Türkiye Felsefe Kurumu sözü edilen federasyonun aktif bir üyesidir.
Türkiye Felsefe Kurumu bir sivil toplum kuruluşu olarak, gerek ülkemizde gerekse dünyada felsefe ve insan hakları bilincinin yaygınlaştırılması konusunda önemli sorumluluklar üstlenmiştir. Dünya Felsefe Günü nedeniyle, felsefenin gündeme gelmesi pek çok bakımdan yararlı olacaktır. Gün dolayısıyla etkinlikler yapılabilir. Söyleşiler, konferanslar, paneller vb. yoluyla felsefecilerimiz, felsefeye ilgi duyan kişilerle bir araya gelerek felsefe sevgisinin ve ilgisinin güçlenmesine katkıda bulunabilirler. Felsefecilerin yalnızca yazılarıyla ve kitaplarıyla değil konuşmaları ve eylemleriyle de insanların içine çıkmaları gereklidir. Prof. Dr. İoanna KUÇURADİ‘nin 2004 yılında yayımladığı Dünya Felsefe Günü kutlama mesajı felsefenin toplumla ilişkisi açısından önemli belirlemelerle doludur:
“Bütün dünyadaki felsefeciler çeşitli etkinliklerle Dünya Felsefe Günü’nü kutluyor. Felsefe fildişi kulesinden çıktı artık. Ama önümüzde yürüyecek uzun ve engebeli bir yol var. Bu yolda Dünya Felsefe Günü, olan bitene ve yapmak üzere oldukları felsefi değer bilgisiyle bakmaya ve bilgiyle düşünmeye çoğu insanın ayıracak vakti olmadığı felsefenin ne işe yaradığını göstermek ve bu amaca hizmet eden bir felsefe eğitiminin dünyamızda neler sağlayabileceğini hatırlatmak için bir fırsat oluşturuyor.”
Felsefe eğitiminin dünyamızda sağlayabileceği en önemli işlevi, insanın dogmalardan arınmasını sağlayabilen bir anahtar olmasıdır. 10-17 Ağustos 2003 tarihleri arasında İstanbul’da düzenlenen 21. Dünya Felsefe Kongresi‘nin açılış konuşmasında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER felsefenin işlevini şöyle vurgulamıştır:
“İnsanlık bir yandan kendini geliştirip özgürleştirirken öte yandan gelişmiş toplumlarla azgelişmiş toplumlar arasında büyüyen uçurum, eşitlik, yoksulluk, bilgisizlik, kültürsüzleşme, bağnazlık ve bunlardan kaynaklanan terör, kültürlerarası çatışma, moral değerlerde çözülme gibi sorunların üstesinden gelmeye çalışmaktadır (…) Felsefe insanın yaşamını, değerlerini, amaçlarını sorgulamakta, varlığı bütün olarak ele almakta, temelde insanın sorgulayabilme yeteneğine dayanmaktadır (…) Felsefenin geliştirdiği kuşkuculuk ve eleştirel düşünce, bilimsel düşüncenin, yenilikçi buluşların temelini oluşturmuştur. Eleştirel, sorgulayıcı ve çözümlemeci düşüncenin önem kazandığı dönemler, bilimsel üretim ve aydınlanmacı gelişmelerin önünü açmıştır. Dünyada ortaçağın karanlığından, skolastik düşüncenin dar ve tutucu kalıplarından, felsefi düşüncenin sorgulayıcı ve eleştirel yaklaşımı ile çıkmıştır.”
Ülkemizde felsefe adına yapılabilecek önemli işler vardır. Felsefenin eğitim kurumlarımızda amacına uygun olarak yer alması, üniversite içinde farklı bölümlerinde bilim felsefesi, insan haklarının felsefesi ve eğitim felsefesi gibi derslerin okutulması, felsefe öğretmenlerine ayrılan kadro sayısının arttırılması sağlanabilecek ilk adımlardır.
Kaynak: https://www.boxerdergisi.com.tr/