• DOLAR
  • EURO
  • ALTIN
  • BIST
Prof. Dr. Doğan GÖÇMEN
Prof. Dr. Doğan  GÖÇMEN
dogan.gocmen@deu.edu.tr
Filozof nasıl düşünür, düşünmek nedir ve düşüncede nasıl özgür olunur?
  • 1
  • 1118
  • 30 Mayıs 2019 Perşembe
  • 1 Puan2 Puan3 Puan4 Puan5 Puan
  • +
  • -

Necisin? 

Şucu bucu… Nietzscheci, Heideggerci, Aristotelesçi, Kantçı, Marksist, Descartesçı, Platoncu falan filan…

Düşüncenin altından kalkamayınca genellikle onu kalıplara sokarak halletmeye, onu bir takım etiketlerle basitleştirerek yenmeye çalışırız. Tabii, şucu veya bucu olunca düşüncede kendi basitliğimizi de kolayca aşarız. Ne büyük bir şeydir, örneğin Platoncu olmak… Platon gibi felsefe tarihinin büyük bir devini arkamıza alarak yürümek bizi de yüceltir. Bir düşüncenin altından kalkmanın veya edinip sahiplenmenin en kolay yolu budur. Hep bir mürit olma ve müritleştirme programıyla çalışırız.

Düşüncenin altına girip tartmak yerine onu kalıplaştırarak çekmecelere sokmaya, bir takım kalıplara sıkıştırmaya çalışırız. Sonra üzerine bir etiket yapıştırırız. Böylece düşüncenin kendisiyle, düşüncenin ele aldığı teorik veya pratik sorunlara uğraşmak yerine “o, şucu; bu, bucu” gibi bir takım yerici ifadeler üzerinden kişilerle uğraşırız. Bu şekilde altından kalkamadığımız düşünceyi kolayca mahkûm edebiliriz. Ama bunun bizi düşüncede ilerletmeyeceği gibi, düşünce dolayısıyla ele almaya çalıştığımız teorik problemin ve çözmeye çalıştığımız pratik sorunun çözümü konusunda da bir adım ileri götürmez.

Düşünememenin Dayanılmaz Hafifliği

Düşünememenin dayanılmaz hafifliği buna yol açar. Felsefi düşünme eylemi, yani hakikati, toplumu, kültürü, toplumsal ilişkileri ve sorunları açıklayarak toplumun eylem gücünün teorik olarak önünü açma çabası bu tür basit ve sığ “özürcü ideolojiler” üretmeye yol açar. Özürcülük eleştirisi geçmişte en çok “Marksistlere yönelik getirilmiştir. Onların öğretisine basit bir şekilde “ideoloji” diyerek üstesinden gelinmeye çalışılmıştır. Fakat onlara en çok da bu eleştirileri getirmiş olanların kendilerinin özürcülük yaptığını bugün artık biliyoruz. Bu basit eylemi ile Marx’ın modern insanlık haline dair sunmuş olduğu eleştirel yükünden kurtulduğunu sananların ilk işi tabii liberalizmin ve piyasa toplumunun alternatifsiz olduğunu savunmaya başlamıştır. Fakat ilginçtir ki, bu özürcü yaklaşımlara ilk tepkiler de yine bizzat liberalizmin kendi içinden gelmiştir. Piyasaların insanileştirilmesi, “kapitalizmi uygarlaştırın” talebi veya liberalizmin kuramsal araçlarının insanın toplumsal bir varlık olmasından kaynaklanan karmaşık durumu kavramaya yetmediği belirlemesi en başta liberalizmin kendi içinden, örneğin  Marion Dönhoff gibi liberal yazarlardan gelmiştir.

Düşünmenin Ön-koşulu

İnsanlığın teorik ve pratik mirasını koşulsuz sahiplenmeden düşünmek elbette mümkün değildir. Az çok bilimsel düşünebilmek için tabii ki dünya tarihinin tüm filozoflarına dayanmak gerekir. Sıkça edebiyatçılardan, sanatçılardan, şairlerden ve başka yazarlardan, gazetecilerden bile destek almak gerekecektir. Fakat bunu yaparken her bir insanın bu büyük entelektüel mirasın kendine göre sentezini oluşturması gerekmektedir. Kendi başına düşünebilir olmanın, filozof olmanın, dünyaya filozofun gözüyle bakabilmenin koşulu budur. Bundan farklı olarak “şucu bucu” olmak, insanın kendisini ona buna tabi kılması, yani kendisinin özgün düşünme kapasitesini yadsıyıp ezbercilik ve tekrarcılık yapmak anlamına gelir. Fakat felsefe insanı her şeyden önce düşünme eyleminde yetkinleştirmek istemektedir. Onun varlık nedeni ve tarihsel ödevi budur. Felsefe düşüncede kendi başına düşünen irfanı, aklı ve vicdanı hür insanlar yetiştirmeye çalışır. Öyleyse her bir insanın kendisini entelektüel olarak var eden ödevi her şeyden önce insanlığın sunduğu felsefi mirası yaratıcı bir şekilde kendisinde yeniden yaratmaktır. Bu, her bir insanın az çok bilinçli düşünmesinin ön-koşuludur.

Düşünmek Özgürlüktür

Hakikatin veya diğer bir deyişle dünyanın kendisi basit bir şekilde kalıplara sokulamadığı gibi, onun aynası olan düşünce ve bilinç de basit kalıplara sokulamaz. Çünkü düşüncenin dinamiği ve devinimi, böyle basit bir şekilde etiketlenmesine müsaade etmez. Eğer insan dediğimiz varlık açısından düşünmek, var olmak ise ve var olmak, özgürlük ise düşünmek özgürlüktür. Düşünmek kavramlarla, diyalektikle, felsefe ve düşünce tarihiyle düşünmek demektir. Kısacası düşünmek, düşünmeyi düşünmektir. Düşünceyi özgürleştiren onun kendisiyle kurduğu bu yansısal ilişkidir. İnsanın doğru düzgün, yani ahlaka uygun davranmasını mümkün kılan onun bu reflektif veya yansısal düşünme kapasitesidir. Öyleyse özgür düşünmek, doğru düzgün yani aslında akılla ve özgürce davranmanın ön-koşuludur. “Düşünmenin özürlüğü düşünmektir.” tezi,  ancak bu anlamda alınırsa bir anlam ifade edebilmektedir. Öyleyse düşünmek, düşünceyi özgürleştirmektir. Fakat düşünce, kalıplara sokulur ve kalıplara dökülmeye kalkılır ise düşünme, düşünme olmaktan çıkar; özgürleştirici, düşünceye ve eyleme yön verici işlevini yitirir.

Düşünce Kalıba Gelmez

Düşünceyi kalıplara sokmak ile düşünceyi kavramlaştırmak arasındaki belirgin farkın iyi anlaşılması gerekmektedir. Postmodernist yanılsamanın kaynağı düşüncenin düşünceye dair bu iki eylemi arasındaki farkı kavrayamamış olmasıdır. Kavramlar olmadan düşünmek imkansız olduğu gibi dilde tekbir tam cümle kurmak da olanaksızdır. Diğer bir deyişle düşünebilmenin ön-koşulu, onu kavramlaştırmaktır. Kavramlar düşünceye biçim, çerçeve ve anlam verirler. Bu bakımdan kavramlar, düşüncenin olanaklılığıdır ve bu nedenle kavramlar düşüncenin aynı zamanda içerik dolu taşıyıcısıdırlar.

Buna karşın kalıplar düşünceye ket vururlar, düşünceyi zincire bağlarlar. Kavramlar, hakikatin kendisinden kazanılır; kavram hakikatin kendi hareketinin canlı düşünümüdür. Bundan farklı olarak kalıplar, basit bir şekilde zihinde oluşturulan fantastik ürünüdürler. Bu nedenle kalıplar, hakikate ve dolayısıyla onun kavrayışı olan düşünceye empoze edilirler. Kavram, kalıp değildir. Kavram, hakikatin kendi canlılığından kazanıldığı için düşünceye şekil verir. Düşünce ancak bu şekilde insanın kendi gerçekliğinin aynası olabilir ve böylece canlı kalabilir. Düşünceyi kalıplaştırmak; onun cansız, statik, devinimsiz ve içkin güçten yoksun kılmak, kısacası donuklaştırıp kemikleştirmek ve dogmatikleştirmek anlamına gelir.

Filozof Olmak, Yalnız Kalmak ve Özgürleşmek

Filozof her şeyden önce düşünmenin dayanılmaz devinimine ve zorluğuna dayanmayı bilen birisidir. Doğru kavranan felsefenin öğrencisine ilk kazandırdığı yetenek budur. Bu yaklaşım filozofu önce belki yalnızlaştıracaktır. Fakat düşünebilmenin, her şeyi ve herkesi zihnimizde yerli yerine oturtabilmenin, ahlaki bir kişilik oluşturup sonunda bilinçli, özbilinçli ve sorumlu davranabilmenin ön-koşulu budur. Öyleyse, düşünmeye cesaret etmek, yalnızlaşmayı göze almak demektir.

Fakat yalnızlaşmak; anti-sosyal olmak, kendini diğerlerinden üstün ve ayrıcalıklı görmek, kitle düşmanı olmak demek değildir. Yalnızlaşmak; kendi başına düşünmeye cesaret edebilmek, kendine diğerlerinin aynasında bakmaya cesaret edebilmek demektir. Düşünmenin özgürleştirmeye başladığı aşama düşünmenin işte bu evresidir. İnsan ancak kendi düşüncesini diğerinin düşüncesiyle dolayımlayabildiği, yani kendisine diğerinin gözüyle bakabildiği oranda özgürleşmeye başlar. Zira insan ancak bu şekilde hem kendi düşüncesine karşı mesafe kazanıp ona öz-eleştirel bir gözle bakabilir hem de kendi bireysel sınırlılığını diğeri dolayısıyla aşıp evrenselleşebilir. Diğerinin bize bahşettiği bu evrenselleşme, yani sınırsızlaşma potansiyeli bizi kişi olarak düşüncede özgürleştirir. Bu nedenle ancak diğerini özgürleştirebildiğimiz oranda kendimiz de özgürleşiriz.

Yalnızlaşmak, tekilleşmek demek değildir. Yalnızlaşmak, kendi başına düşünmeyi bilmek ve düşünmeye cesaret edebilmek demektir. Dolayımsal, yansısal, kapsayıp aşıcı düşünmenin ön koşulu düşüncede kendi başına olmaya cesaret etmekle başlar. Düşüncede ben buyum diyebilmek için yöntemsel olarak yerine getirilmesi gereken bazı ön-koşullar vardır. Söz konusu ön-koşulların neler olduğunu ve bunları nasıl elde edip uygulayacağımızı bize doğru kavranan felsefe öğretir.

Kavramlar dolayımsallığa, yansısallığa ve kapsayıp aşmaya olanak sunar. Düşüncede özgürleşme de bununla başlar.

Filozof olmanın ne demek olduğunu mu bilmek istiyorsunuz?

Buyurun, özgür olmaya cesaret edelim!

Filozofun kim olduğunu mu bilmek istiyorsunuz?

Haydi, öyleyse, yalnızlaşıp diğerinin eleştirel gözüyle kendinize bakarak ondan dolayısıyla evrenselleşmekten korkmayalım!

Sosyal Medyada Paylaşın:

1 Yorum

  1. Felsefe yapmak düşünmekle başladığına göre;Düşünebilmenin,ve düşünceler üretebilmenin, herkesi , her şeyi zihnimizde yerli yerine oturabilmenin,
    ahlaki bir kişilik oluşturmanın ön koşulu özgürce düşünebilmekten geçiyor

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • YENİ
  • YORUM
Yazarlar tarafından sitede yayınlanan tüm yazılar, resimler ve videolar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir.